29 Eylül 2009 Salı

sakarım ben sakarııım...

kişinin sakar olması sadece bir şeyleri döküp saçması mıdır sevgili arkadaşlar?? evet, yani hayır, bence de değildir.. yerlere döküp saçmak pek yaratıcı bir sakarlık değildir, sadece yeni başlayan düzeyi olabilir.. zamanında sınava girip (öğretmen olarak) en baştaki öğrenciye cevap anahtarını veren bir kişi olarak yaratıcı veya enteresan sakarlıklar konusunda kendimi otorite olarak görmek üzereyim..

son eserimi bugünkü akşam sınıfımda yarattım.. elimde görmüş olduğunuz laptop'ı projeksiyon marifetiyle beyaz tahtaya yansıtıp, alıştırmanın bulunduğu word dosyasını açmadan önce, öğrencilerin modu güzelleşsin diye aşağıdaki masaüstünü gösterdim.. "and here's something nice.. my cat!" sunumuyla..

konu sakarı olarak yapmam gereken de buydu zaten.. gayet gereksiz şirinlik çabası boyunca en alt sırada bulunan "daşşak" adlı dosyanın da masaüstünde duruyor olması.. hem de iki ş'li... bunu fark ettiğimde arkadaki iki tipin gülüşmeleri daha bir gözüme-kulağıma batar oldu.. işin fenası ben de sırıtıp durdum salak salak..

amaaan.. çok çok birkaç kişinin üniversite anıları arasında neşeli bir yerim olur.. olsun da zaten :))

12 Eylül 2009 Cumartesi

hayvanlara yardım edelim, ettirelim :)

çok yol katettim ama iyi oldu.. önce deniz'i okuyordum.. yandaki blog listesinden nora'ya zıpladım.. ordan da idil'in blogundan bilgilere ulaştım.. olayın ne olduğu malum.. masum hayvancıklar yine ölmüşler.. yazık gerçekten de.. çoook üzülüyorum.. anlatamıyorum, çünkü daha da üzülüyorum.. yukardaki linklerden ayrıntılı bilgilere ulaşılabiliyor zaten.. barınaktaki hayvancıklar, selde kapalı kalan (ve bir türlü açılamayan) kapıların ardında yaşam savaşı vermişler.. birçoğu da yenilmiş.. o kısmı yürek parçalıyor zaten.. hayvanseverseniz, hayal etmeyin, çok acı verici.. değilseniz hayal edin lütfen ve anlamaya çalışın ne kadar korkunç bir şeyden söz ettiğimi.. çamurda boğulan bebekler* bunlar.. kalan sağları da yedikule ve bakırköy barınaklarına nakletmişler.. zaten hayvan nüfusu kalabalık olan bu yerlerde şimdi bir de sel surivor'ları var.. o bakımdan yardıma gerçekten ihtiyaçları var..

şu şekilde yapıyoruz.. arkadaspet.net'ten barınaklara yardım seçeneğiyle uygun fiyatlı mamaları seçiyoruz ve teslimat adresimizi değiştirip şuraya yolluyoruz:

Mimar Meral OLCAY,
Gönüllü Barınak Yöneticisi
Adres : Yedikule Sahil Yolu,
Yedikule surdibi, eski havagazı deposu
(Üst Yol Marmaray projesinden dolayı kapalıdır.Sahil yolunu kullanınız.)
Telefon : 0212 633 58 57
Cep : 0535 712 63 90
Faks 0212 633 58 57-
teslim alan: meral olcay
kangurum.com da var.. ama arkadaspet'ten aynı paraya daha çok mama alınabiliyor..
bakırköy hayvan barınağı'na daha ulaşamadım.. ama arayan bulur :)
aslında yıllardır "ramazan bitmeden şu fitre-zekat zarflarını versek de üstümüzdeki yük kalksa" şeklinde hissiyatsız 'yardımlar' yapan bir ailenin üyesi olarak bu yıl içim biraz daha rahat.. bundan böyle benim fitre-zekat zarflarım hayvancıklara.. size de tavsiye ederim.. çünkü yardıma muhtaç insan bulup, sonra da o insanın gerçekten muhtaç olduğuna emin olmak çok zor.. halbuki köpek-kedi kardeşlerimiz aç olduklarında gerçekten yardıma muhtaçlar.. sadece doyana kadar yiyorlar, kalan mamayı da arkadaşlarına bırakıyorlar.. stokçuluk yok.. "param yok, sürünüyorum -ama cebimde cep telefonum var" durumu yok.. evet.. oturduğum yerden kalkıp birine yardım edeceksem, hiçbir lüksü olmadığından emin olmalıyım.. onun için artık sadece emin olabildiğim canlı türlerine yardım yapmaya karar verdim..

yeni slogan bile buldum: BİTKİLERİ SULAYALIM, HAYVANLARI DOYURALIM (onları da susuz bırakmamak lazım tabi)

* veterinerimiz de öyle söylemişti.. "15-20 yıl hep bebek kalan canlılar bunlar" düşünsenize 10 yaşında bir kedi, pinpon topu peşinde koşuyor hala.. peki hiç ip atlayan 55 yaşında bir kadın veya saklambaç oynayan amcalar gördük mü :) masumiyet karşılaştırmasını da bin kez yapmıştım zaten.. bkz. melekler şehri filminde melekleri görebilen canlılar (bebekler ve hayvanlar)

2 Eylül 2009 Çarşamba

dönmemeli..

tatilden döndüm.. muhteşem 18 gün geçirdim ve ilk fırsatta biir bir anlatıcam.. gerçekten de biri gider, biri bakar durumu oluyor evden uzaklaşamayanlar için.. ama eylül de inanılmaz güzel bir tatil zamanı arkadaşlar.. ben koşullar (bkz. antalya'nın cehennem havası, okul başlayınca izne çıkamamak) gerektirdiği için ağustos'ta ve zaman zaman ter her bir tarafımdan süzülerek gezmek zorundayım her yıl..

bilenler bilir, bu yıl hayatımın ilk psikosomatik rahatsızlığını yaşadım.. ev hayatımdaki gerginlikler sonucu -ki tamamen elalemin derdidir beni geren- kalbimle boğazım arasına bir kedi gelip oturdu bu kış.. en yüksek makam buyurdu ki beni geren ortamlardan uzaklaşmalıymışım.. ve ben ne yaptım, salak gibi verdiğim karardan döndüm; halen kendi başıma yaşamaya başlamadım.. sebebi de mantıklıydı aslında; elin oğluna ikinci bir şans veriyoruz yeri geldiğinde, evin oğluna mı vermiycez.. ama yok, gerçekten de ilişkiler zor.. gitmiyorsa, yürütmek için çaba gerekiyorsa, debelenmek akıllıca değil.. zorlamadan ööööyle hafif devam etsin artık.. çok derin olmasa da olur değil mi.. evet.. kesinlikle öyle..

neyse işte.. tatilden döndüğüme pişmanım.. ama seve seve olmasa da, sevmeye sevmeye bu tatil bitecek, bu işe başlanacak.. ama asıl kararımdan döndüğüme pişmanım.. bak işte, yeni taşındık bu eve.. şimdi kalkıp buradan taşınmak çook daha zor.. eşşek kadar ev bulduk ilişkimize bir şans daha verelim diye.. iyi bi bok yememişiz anlaşılan.. yine de sıtkım sıyrılmış, "tutmayın beni hüleaayynn"a ramak kaldığını biliyorum an itibariyle..