20 Eylül 2008 Cumartesi

azgın denizineğinin hikayesi




conan o'brien'ın biri bir gün program sunarken seyircilere bir skeç izletir.. bu skeç, her ne kadar bir liseye maskot seçilmek için uğraşan çeşitli hayvanlarla ilgiliymiş gibi görünse de aslında seçmelere katılan denizineğinin ünlü olmasına vesile olacaktır.. denizineği webcam'in önünde dans etmek suretiyle maskot seçimlerine katılmıştır.. buraya kadar diğer adaylardan hiçbir farkı yoktur.. ta ki skecin sonunda conan o'brien ağzından http://www.hornymanatee.com/ adresini kaçırana kadar.. artık dönüş yoktur.. azgın denizineğimiz artık internette bir site sahibi olmak zorunda kalacaktır.. şöyle ki, internette var olmayan bir adresi programda söylemek amerika ülkesinde suçtur.. ve artık denizineğimiz geçen yıl itibariyle yaklaşık otuzbirmilyon kişi tarafından ziyaret edilen bir sitenin baş kahramanıdır.. çünkü NBC televizyonu siteyi satın alıp cezadan yırttıktan sonra, orayı piç gibi ortalıkta bırakmayacak kadar iyi yüreklidir aynı zamanda müsrif de değildir.. hatta zaman içinde bundan para kazanmaya bile başlamış, horny manatee t-shirtleri satmaya başlamıştır ve parça başına denizineklerini koruma vakfına beş dolar bağışlayacak kadar yardımseverdir.. gidiniz görünüz.. gavur (seve seve de olsa) yapmış, bakınız..

bu hikayeyi öğrenince, amerika'da tv programı sunucusu olmadığına memnun olacak belki de tek insan olan bir arkadaşım aklıma geldi.. tatilden eve dönerken "pazartesiyineişbaşı.com" ve hatta "marketegidiyorum.com birlisteyapsamiyiolur.org" gibi aklından geçen bin çeşit domaini cümlelerine serpiştiren faruk kişisinin bu kadar cesurca* riskli cümleler kurmasını "amaan nedir ki.. eve gidince yaparım birkaç site.. hıh.." deyebilecek donanımda (ve hatta yazılımda) bir kişi olmasına bağlıyorum şimdi düşününce..



*cahil cesareti

5 Eylül 2008 Cuma

ilk evcil kara delik denemesi hakkında


yazmaya başlarken rastgele modunda dinlediğim cd player'ımda karşıma çıkan ilk şarkının "it's the end of the world" olmasının sadece anlamsız bir rastlantı olması dileğiyle devrim'den gelen "10 eylül günü gezegenimiz yok olacak diyelim; o güne kadar neler yaparsın?" adlı mim'e icabetimdir..

bütün zamanımı dünyanın sonunu engellemeye harcamamak için beni neyin beklediğini bilmem gerek.. ayrıca bu fikri kabullenebilmek için de birkaç sorunun cevabına da ihtiyacım var..
işte bu süreç şu şekilde tecelli eder:

dünyanın sonu nasıl gelecek?
- diye mi? yoksa vogon gemisi dünyayı yok ettiğinde çıkan seslere benzer sesler çıkararak tatsız bir şekilde mi? ilk seçenekte, görüldüğü üzere, ses-seda yok.. efendi efendi bir anda bitiveriyor her şey.. muhtemelen de öyle olacak bu sefer.. ortada yıkıcı değil, yutucu bir sebep var sonuçta.. olsa olsa minik bir karadelikten minik bir “hüüp” duyulur birkaç kişi tarafından..

peki ne hissedeceğiz??
hiçbir şey tabii ki.. söz ettiğimiz şey öldürülmek değil ki (buraya birkaç cinayet şekli yazdım, ama sildim sonra.. pek hoş durmadı.. vahşi bir şekilde öldürülmüyoruz demek istemişim meğer..), bahsettiğimiz varken yok olmak.. durum değişikliği yani..

vee… sonra ne olacak???
şu bakımdan önemli bir soru.. olaydan sonrasını düşünmeli miyim, yoksa sadece dünyanın yok olmasına mı odaklanmalıyım.. bu durumda “sonra hiçbir şey olmayacak, sadece biraz daha yer açılacak uzayda” cevabını kabullendiğimi varsayıyorum..

eh şimdi bir nebze de olsa olabilecekleri sindirdim..

son 5 gün!!!!
aman Tanrııımmmmmmmmmmmmmmmmmmm!!!!!!!!!!!!
tamam.. tamam.. kabullenmiş gibi yapmaya devam ediyorum..

aslında çok fantastik cevaplar verebilmek isterdim bu soruya.. ne gibi mesela; işte o aklıma gelmiyor zaten :)

benim yapacağım şey çok basit, ama değişken de.. mutlu ederdim kendimi.. ne gerekiyorsa o şekilde hem de.. hayatımın son yıllarındaki tek yapmaya çalıştığım/yaptığım da o değil mi zaten.. mutlu olmak!

ilk aklıma gelen yüzmek.. doğanın içinde olmak, ama sevdiklerimle.. arkadaşlarım da aileleriyle olmak isteyebilir.. elimdeki kısa listeden yanımda olmak isteyen kim varsa onlarla giderdik..
bak değişti bile.. büyük balıklarla yüzmek.. ya da daha iyisi, zararsız balina cinsleri neredeyse hemen oraya gitmek.. uçak ve extresiyle karşılaşılmayacak kredi kartları gibi nimetlerden faydalanmak.. oohhhh… hayvanat-haşaratla daha bir içli dışlı olmak lazım ama.. yetmedi beraber yüzmek.. şuraya gitmek isterdim mesela, okuduğum olumsuzlukların hükmü olmazdı o zaman, zaten birkaç gün kalmış şunun şurasında..
sonra da yemek lazım.. ne istersem onu..
aşk lazım aşk.. sadece sex değil ama.. aşık olduğum insan kişisiyle sevişmek..

yahu baktım da, pek bir eksiklik yokmuş hayatımda, yok olmadan önce yapmak istediğim.. sadece ulaşmak için para biriktirdiğim şeyleri yapardım işte.. bir de dünyevi kaygıları hayatımdan tamamen atardım.. para-sağlıklı yaşam-gelecek gibi..

yemek hazırlarken annemi mimledim, real life'ta, mutfakta.. çok fena telaşlandı.. cevabı almak mümkün olmadı.. aklımdaki diğer kişiyi mimleme zamanıdır.. virgilius.. sen ne dersin bu duruma?


p.s. aklıma geldikçe bir yandan da "Allah korusun.." deyip durdum bütün gün.. annem ve birkaç kişi daha ilk tepki olarak "bu adamlar nasıl hepimizi riske atarlar ki? kimden izin almışlar? haa!!" dediler.. ama sonunda oy birliğiyle karar kıldık ki "bize bir şey olmaz yahu.. biz türk'üz.. "