31 Temmuz 2009 Cuma

ben cinderella man gördüm!

gerçekten bak..

bu hafta sinemaya gittim, hem de iki kez (bkz. üniversite yıllarım).. ilkinde bir arkadaşımla the hangover'a gittik.. çoook eğlendik, güldük, film boyunca şunları söyledim: (şaşkınlık ifadesi içinde, eller ağzın önünde birleştirilmiş olarak okunacak) "hadi canıım... yok artık.. hööhh!!.. çööüüşşş... aaa aaaaa.. "

sonra o arkadaşım ve nişanlısıyla harry potter ve melez prens'e gittik :))) sondan ikinci film ne yazık ki :( olsun.. film çok iyiydi.. çok action yoktu, ama zaten kitapta da yok.. tabii ki beni ve tüm seriyi üç kez okuyan her bir kişiyi dellendirecek değişiklikler yapmış sayın yönetmen.. kitabın başındaki muggle başbakanı-sihirli dünya başbakanı görüşmesi atılmıştı.. ve muggle dünyasında hissedilen terör duygusu da çok başarılı bir şekilde verilememişti.. film içinde iki değişiklik daha vardı.. okula geldiğinde trende harry'yi luna'nın bulması ve filmdeki en önemli sahnede harry potter'ın yeri ve oraya nasıl gittiği (bkz. spoiler vermemek için bu kadar kasabildim); yönetmenin bu değişiklikleri yapmak istemesinin nedenini şimdi anladım aslında, altıncı filmde yani, kitapları okumayan izleyiciye de gerekli ipucunu vermek istiyor bence.. haklı mı haksız mı tartışılır çünkü biz kitapları okurken j.k.rowling bize bu tür ipuçları vermemişti.. ama bunlara rağmen film oldukça başarılı, etkileyici ve yoğundu..

neyse gelelim cinderella man'e.. işte o da harry potter'dan çıktığımızda kendini gösterdi.. nasıl mı? çoluk çocuktan arınmış olması için 22.00 seansına gittik.. ertesi güne final sınavı yazmam gerekmesine rağmen, çıkışta başka bir arkadaşım beni sinemadan alacaktı ve daha biletleri almadan filmin bitiş saatini öğrendim, 00.45... o gün aldığım en iyi haberlerden biriydi.. film iki saatten uzundu.. arkadaşımla nişanlısına da söyledim bunu ve sinema sonrası buluşmasına gelmeleri için davet ettim fakat istemediler.. 00.45'te film bitince tabii ki iki hatun tuvalete gidip makyaj tazeledik ve çıktığımızda o oradaydı.. cinderella man! "çabuk çabuk çabuk.. burayı kapatıcaklar, sizi bekliyolar!" diyerek koşturmaya başlamıştı.. ama orayı kapatmak üzere olmakla itham edilen adamların bundan haberi yoktu.. ağır aheste iyi akşamlar dilediler biz geçerken.. cinderella man bunu umursamamıştı.. adamlar ağır aheste olabilirdi, ama o cinderella man'di ve saat 12'yi geçmişti.. koşmalıydı... nişanlısı yüksek parmak arası terlikleriyle koşamayan arkadaşıyla(bkz.ben) konuşmaya çalışırken zaman zaman ona yetişemeyip elinden kaçıyordu, ama cinderella yine de en önde koşturmalıydı.. bir eli arkada nişanlısını tutmaya çalışırken kendisi öne doğru eğimli vaziyette alışveriş merkezinden koşarak çıkmak için cebelleşiyordu.. o sırada alışveriş merkezinin üst katına çıkan güvenlik görevlisini gördüm ve artık dayanamayıp "abiciiim, kapatamazlar burayı.. bi rahat ol yahu.. aaa..." şeklinde vokale başladım... duymuyordu... aklı neredeydi bilinmez -balkabağı, cam ayakkabılar? "alooo... zaten arkadaşım beni gelip almadan burdan ayrılamazsınız taam mııı..." diye daha güçlü vokale başladım... pek bi yerine takmadı.. aklı her neredeyse ordan ayrılmamıştı.. arkadaşım da kendini gülmekten alamıyordu bu sırada, olayın tuhaflığının farkında olup ona gülüyor olabilirdi muhtemelen, daha sormadım sebebini.. sonunda kurtarıcım görünmüştü otoparkın başınsa.. cinderella ve nişanlısı koşarak "görüşürüz demooo" diye uzaklaşmaya çalıştılar.. yer miydim ben bunu.. "gell buraya, öpmiycen mi beni giderken.. ne bu acele kızıııım??" diyerek arkadaşımla sarılmalı bir vedalaşma gerçekleştirdim.. "çook uykumuz geldi demooo" bahanesine de "sktir lan, yalancı" içten tepkisini vererek cinderella'ya döndüm.. "SENLE TANIŞTIĞIMA ÇOK MEMNUN OLDUM CINDERELLA!" şeklinde oldukça abartılı vedalaştım, belki "nassı yawww.." demesine vesile olur diye.. sonra arkadaşımın arabasına doğru uçtum.. gülüyordum çünkü cinderella man'ın adını uçuş sırasında koymuştum..

bütün bunlar olduktan sonra arkadaşıma bunları anlattım, ve onun yorumu da gayet sanatsaldı: dr. jeykll..
geçirdiğimiz gecenin size anlatmadığım tarafları ve arkadaşımın nişanlısından bahsediyor olduğu gerçekleri göz önüne alındığında benim ezik, onun cool birer benzetme yapmamız doğal geliyor.. doğal olan bir başka şey de şu ki ikimiz de bu adamı hayali karakterlere benzetmişiz..

hayırlısı diyelim...

27 Temmuz 2009 Pazartesi

iyi ki doğdum :)

diyorlar ki, 30'lar bir anda insanı tribe sokarmış.. bu da aynı 2000'lerde uçan arabalarla gezmeye başlayacağımız gibi bir spekülasyondan ibaret bence.. bakalım, bir anda değişen bir şey var mıymış.. yarın sabah uyanınca göreceğim :)


bu yılki şenlikler -şimdilik- 4 gün 4 gece sürdü.. resmen perşembe'den beri doğumgünümü kutluyorum.. sevgili arkadaşlarım sağolsunlar :)


gerçekleştirilecek tonla plan olmasa da çok ciddi işler var önümüzdeki iki yıl içinde yapılmayı bekleyen.. son bir yıldır tanışılan muhteşem insanlar var hem real life'ta hem burada.. 29 çok zor bir yıldı ama bunlar sayesinde güzeldi her şeye rağmen..


hadi bakalım.. helecanla bekliyorumm :)


p.s. bu yıl bir adet ex sevgilimi de imkansız adamlar listesine ekleyip, on dakika önce bunu da kendisine telefonla bildirdim.. çok iyi hissettim gerçekten de.. çünkü adam mezuniyetime de gelmemişti, sonradan özür dilemişti uzuuun uzuuuun... "hayatımda üzgün olduğunu söylemek için telefon eden adamlar istemiyorum deniz hemşire" diyerek onu dert sahibi eden, şu ana kadar ona "hayır" dememde -ailem ve arkadaşlarımın tam tersi baskısına rağmen- ne kadar haklı olduğumu hem ona hem kendime açıklayan bir konuşmaydı.. bunu buraya dahil etmemin nedeni de ondan hep "100 yıllık sevgilim işte" diye çok kalıcıymış gibi bahsetmem ve artık olmaması.. "hemşiire, kırkımıza gelince evlenmek istiyorsak ve hala bekarsak evleniriz dediydik ya, ben vazgeçtim.. biraz önce unutmuşum söylemeyi.. haberin ola.."

p.s.2. bayılıyorum bu hain yanıma..

21 Temmuz 2009 Salı

kedinin istediği bir tüy..

Allah verdi canlı serçe :)

gerçekten de öyle oldu.. ama kedinin istediği tüy de tüy yanii.. kocca tavuskuşu tüyü.. tabii ki sevgili ayşe (bkz. evimizin kuş anabilim dalı [dal da buraya cuk oturdu ama] başkanı) eve getirdi.. işte şundan.. hem de 3 tane.. ve de taze taze.. daha yeni kopmuş sahibinden!
hayriş'le ibiş tüy bölümüyle değil, kök bölümüyle ilgilenip kendilerinden geçtiler.. beşinci dakikanın sonunda kaşla göz arasında tüylerden biri şu hale gelmişti:
bu haltları yiyen de bizim ibiş -eski şah rıza yani.. bakınız, bayaa kediye benzedi artık..

heyvancağız nasıl bi safiyetle istediyse Allah'tan, "noolur şu kedi kuluna bir kuş yolla Rabbim.." diye.. işte onuncu dakikada ikiye böldüğü (ama abartmayıp onu buraya koymadığım) üç numaralı tüyden hemen sonra serçe kardeşimiz terasta bizi bekliyordu.. hemen paketleyip sepete koydum*.. naapsaydım ki, uçamıyordu yani.. dinlenmeli, enerji toplamalıydı..

bir sabah daha 06:30'da hortladım.. bu kez kedilerin miyavıyla değil, kendi hür irademle.. ama hiç şaşırtıcı olmayarak yine bir heyvan için.. etraftaki soydaşlarının sesini duyunca hemman canlandı bizimki.. iki canavarın olduğu evden mucize eseri tek parça çıkmanın verdiği mutluluk/şaşkınlıkla sanki bir önceki günkü zavallı o değilmişçesine pır pır edip de canlandı.. sepetimiz boş kaldı...

* anneme göre gerçek bir elmyra'yım.. neymiş efendim, bulduğum her hayvanı hemen paketleyip saklıyormuşum.. yok yahu öyle bir şey.. doğal ortamına salmadan önce gücünün kuvvetinin yerinde olduğundan emin olmak istiyorum, o kadar...

p.s. akşamüstü sıcaktan bayılmışım.. ayılıp da ayşe'nin elinde üç koca tüyü görünce çok mutlu oldum.. düşünsenize.. bunlar rengarenk.. sanki rüya bitmiş, cennette uyanmışım (tabii cehennem'den gelen sıcak hava dalgasını hissetmemek mümkün değil).. böyle olağanüstü bir tecrübeyi hepinize tavsiye ederim.. çok büyülü oluyor :)

12 Temmuz 2009 Pazar

the perfect mind

itiraf ediyorum.. geçenlerde tv'de "leonard cohen: i am your man"i izledikten sonra cohen benim için ilk kez kana-cana büründü..

onu, anılarını anlatan, alçakgönüllü, yaşlı bir adam olarak izledim.. çok sevdim çook.. (bkz. demo yaşlıları sever)

onu konuşurken ilk kez izledim, ben de onla konuşmak istedim..

itiraf ediyorum.. şarkı sözlerindeki espritüel yanını ilk kez gördüm.. olaylara bakışındaki espritüelliği de gördüm.. hayran kaldım..

yeri gelmişken itiraf edeyim, beni benden alan mısraları vardır.. hayatımı allak bullak etmiştir, edenleri tanımlamıştır;
"you think maybe you'll trust him
for he's touched your perfect body with his mind.."

bir de şunu itiraf etmeliyim ki, onu canlı dinlemek için çok fakir olduğumu fark ettim..
ayrıca neden onu canlı dinlemeyi bu kadar istediğimi de anlamak için çok uğraşıyorum.. hahhaaahaaa.. yazarken bulduuum :) bu adam şarkıcı değil.. şair, hem de şiir sevmeyen beni bile etkileyebilecek kadar.. ayrıca bir efsane.. onu orda görmek elvis'i görmek gibi olacak.. olabilirse yani..

11 Temmuz 2009 Cumartesi

your argument is invalid - dırlanma

süper absürd bir site buldum, http://yourargumentisinvalid.com/

adından da anlaşılabileceği üzere, diyor ki; senin iddian/görüşün geçersiz.. ve hemen öncesinde kendi görüşünü sunuyor tabii ki.. aha da bu fotoğraftan anlaşılabilecek tek gerçek budur diyor..

hemen örnekleyelim.. büyruuunn...

"bu ayının hiç arkadaşı yok.. sen ne dersen de.."


bu arada "your argument is invalid"i çevirirken çok eğleniyoruz tabii.. nasıl mı? şöyle:
"dün gece tam olarak ne olduğunu hatırlayamıyorum ama, oldukça eminim ki bir unicorn öldürdüm.. dırlanma.. "
ve hatta;

"kıçını yırtma.. prince hiç eğlenmiyor ve seni duyamaz.. "

ayrıca;
"sen istediğini söyle.. biz ağacız.."

böyle işte a dostlar.. deli aramaya gerek yok, bir yerlerde karşımıza çıkıyorlar, şükürler olsun ki :)