18 Mart 2012 Pazar

urmiye - 3

23 Ocak doşanbe
dünkü ilk sokağa çıkma denememde sadece bir ince eşarp örtmüş ve kulaklarımı donmaktan zor kurtarmıştım.. geceyse bere ve atkı olayına girip burada da antalya’daki aksesuarlarımla üşümeden yaşayabileceğimi anlamıştım.. bugünkü planımız hayyam’a gitmek.. durun heyecanlanmayın.. ben de öyle sanmıştım, ama değil.. hayyam buraların kapalı yolu.. bir çeşit istiklal caddesi gibi.. ya da izmir’in eskileri bilir, hergele meydanı diyelim.. bu kez dışarı birkaç saatliğine çıkıyoruz.. her ihtimale karşı attım bereyi çantaya, kafaya da teyzemin verdiği kaymayan pamuklu eşarbı taktım.. ooohh.. gayet yahşi oldum.. ortama uyum sağlamak için de sürdüm koyu kırmızı rujumu, siyah göz kalemimi, eşarbı da ittim kafamın gerilerine doğru.. zira öbür türlüsü bir tuhaf oluyomuş buralarda, fazla örtmemek lazım, yobaz diyollaa insana :)

işte sokaktaki ilk günün getirdikleri:
nesim ve ben :)
dedim ya, ne açıyosun, ne kapatıyosun..

 iran'da yürüyüşe çıkıp ilk beş dakika içinde tömer ilanı görmek!!!


 bir önceki bölümde belirtmiştim.. yas günlerine denk geldim..
resmi bayrağın iki yanındaki siyah bayraklar o yüzden var..
 bu caddenin solunda şehir çayı var.. bi gün oraya taşınırsam bakacak su var yani :)
 ooh.. dağlar da tamam :)
 çay, eriyen buzlar yüzünden şehir çamuru görüntüsünde haliyle..

boş duvar görmek neredeyse imkansız..


amcam patlamış mısır satıyo resmen.. yersen!.. 

ahanda urmiye tömer'de bir sınıf.. 

şubat sonu hamlet geliyomuş urmiye'ye..
walla biletler üçmin tümendi yamulmuyosam.. yani 3 liradan az.. 

bu resimlerden de çok var..
çoğu şehitlerle veya hz hasan ve hüseyin'in hikayesiyle ilgiliymiş..
sanırım bu hasan ve hğseyin'le ilgili olanlardan biri..

urmiye'de normal genişlikte, sıradan bir cadde..
karşıda görülen bank sedarat gibi (ve o kadar minik) birsürü banka şubesi var şehrin her bir yerinde..

ahanda molla!!! çoğunluk bunlara gıcık oluyo..  

bu da şehitlerle alakalı bir resim..
annesi savaşa yolluyo sanırım.. hüzünlü hikayeler tabii..

bakınız.. resmin ilersinde yüzü görünmeyen biri var..
teyzem "yüzünü çizmemişler.. peygamber olsa gerek.." dedi.. 

 eh tabii bu fırsatı kaçırmadım.. hemen beraber bir foto :) işte teyzeeeem!!!!!

 çok güldük buna :)


 elemanı tanımıyorum..
ama o kadar çok durduk ki fotoğraf çekmek için, hayyam'ın girişini yürürken çektim artık..

 şeker pancarı közlemesi!! çok yahşı olar..
sonra biz de evde yaptık, biri bir çuval yollamış bizimkilere!!

 burda da pestil ve türlü çeşit meyve kurusu satıyolar.. pancarcıdan hemen sonra..

 iki fotoğraf arasındaki eşşk kadar farkı bulunuz..

 sinema..
rol yaparken bile kafa kapalı (gerçi teyzem burda çok abartmış, bi tek hacılar bu kadar örtüyo.. )
bi de dokunmak da yassah! heralde o yüzden iran sineması ödülleri topluyo festivallerde..
bi tek oyunculukla işi götürebiliyolar çünkü..

fast food restoran..
bu avizeleri her yerlerde gördükçe aklıma okan bayülgen'in eski stüdyosu geliveriyo.. 

 bu ve sonraki evler, sıradan orta halli insanların oturdukları evler..
ben şimdi nasıl taşınmiim oralara, ha!



öğrendiklerim:
bu neçe olar? --> fiyat sormaca..
yollandırasan aga --> indirim yapın..
selaaam.. elleriğiz ağrımasııın --> dükkana girince söylenecek güzel girizgah..
ve taksiciye borcumuzu sorunca (nasıl sorduğumuzu bilmiyorum şimdilik) adamın “gabili yoh..” lafını ciddiye almamamız gerekiyor*.. gabili kesinlikle var.. zaten gabili yoh’tan hemen sonra kaç para olduğunu söylüyor.. mesela yaklaşık 7-8 dakikalık yolun sonunda “ikimin beşyüüüz..” diyerek türk parasıyla yaklaşık 2 tl’ye denk gelen bir para ödemek lazım..

*gabili yoh: bi kıyafetini veya takısını beğendiğimde nesim hep böyle söyler.. yani al senin olsun, önemi yok falan gibi.. mesela bugün gazeteciden devrim’e getirmek için aldığım karikatür dergisinin de gabili yohtu.. biraz ısrar edip, sonra da pes edip, dergi çantamda, “meersi.. memnuuun..” diyerek ayrıldık ordan…

Hiç yorum yok: