5 Eylül 2008 Cuma

ilk evcil kara delik denemesi hakkında


yazmaya başlarken rastgele modunda dinlediğim cd player'ımda karşıma çıkan ilk şarkının "it's the end of the world" olmasının sadece anlamsız bir rastlantı olması dileğiyle devrim'den gelen "10 eylül günü gezegenimiz yok olacak diyelim; o güne kadar neler yaparsın?" adlı mim'e icabetimdir..

bütün zamanımı dünyanın sonunu engellemeye harcamamak için beni neyin beklediğini bilmem gerek.. ayrıca bu fikri kabullenebilmek için de birkaç sorunun cevabına da ihtiyacım var..
işte bu süreç şu şekilde tecelli eder:

dünyanın sonu nasıl gelecek?
- diye mi? yoksa vogon gemisi dünyayı yok ettiğinde çıkan seslere benzer sesler çıkararak tatsız bir şekilde mi? ilk seçenekte, görüldüğü üzere, ses-seda yok.. efendi efendi bir anda bitiveriyor her şey.. muhtemelen de öyle olacak bu sefer.. ortada yıkıcı değil, yutucu bir sebep var sonuçta.. olsa olsa minik bir karadelikten minik bir “hüüp” duyulur birkaç kişi tarafından..

peki ne hissedeceğiz??
hiçbir şey tabii ki.. söz ettiğimiz şey öldürülmek değil ki (buraya birkaç cinayet şekli yazdım, ama sildim sonra.. pek hoş durmadı.. vahşi bir şekilde öldürülmüyoruz demek istemişim meğer..), bahsettiğimiz varken yok olmak.. durum değişikliği yani..

vee… sonra ne olacak???
şu bakımdan önemli bir soru.. olaydan sonrasını düşünmeli miyim, yoksa sadece dünyanın yok olmasına mı odaklanmalıyım.. bu durumda “sonra hiçbir şey olmayacak, sadece biraz daha yer açılacak uzayda” cevabını kabullendiğimi varsayıyorum..

eh şimdi bir nebze de olsa olabilecekleri sindirdim..

son 5 gün!!!!
aman Tanrııımmmmmmmmmmmmmmmmmmm!!!!!!!!!!!!
tamam.. tamam.. kabullenmiş gibi yapmaya devam ediyorum..

aslında çok fantastik cevaplar verebilmek isterdim bu soruya.. ne gibi mesela; işte o aklıma gelmiyor zaten :)

benim yapacağım şey çok basit, ama değişken de.. mutlu ederdim kendimi.. ne gerekiyorsa o şekilde hem de.. hayatımın son yıllarındaki tek yapmaya çalıştığım/yaptığım da o değil mi zaten.. mutlu olmak!

ilk aklıma gelen yüzmek.. doğanın içinde olmak, ama sevdiklerimle.. arkadaşlarım da aileleriyle olmak isteyebilir.. elimdeki kısa listeden yanımda olmak isteyen kim varsa onlarla giderdik..
bak değişti bile.. büyük balıklarla yüzmek.. ya da daha iyisi, zararsız balina cinsleri neredeyse hemen oraya gitmek.. uçak ve extresiyle karşılaşılmayacak kredi kartları gibi nimetlerden faydalanmak.. oohhhh… hayvanat-haşaratla daha bir içli dışlı olmak lazım ama.. yetmedi beraber yüzmek.. şuraya gitmek isterdim mesela, okuduğum olumsuzlukların hükmü olmazdı o zaman, zaten birkaç gün kalmış şunun şurasında..
sonra da yemek lazım.. ne istersem onu..
aşk lazım aşk.. sadece sex değil ama.. aşık olduğum insan kişisiyle sevişmek..

yahu baktım da, pek bir eksiklik yokmuş hayatımda, yok olmadan önce yapmak istediğim.. sadece ulaşmak için para biriktirdiğim şeyleri yapardım işte.. bir de dünyevi kaygıları hayatımdan tamamen atardım.. para-sağlıklı yaşam-gelecek gibi..

yemek hazırlarken annemi mimledim, real life'ta, mutfakta.. çok fena telaşlandı.. cevabı almak mümkün olmadı.. aklımdaki diğer kişiyi mimleme zamanıdır.. virgilius.. sen ne dersin bu duruma?


p.s. aklıma geldikçe bir yandan da "Allah korusun.." deyip durdum bütün gün.. annem ve birkaç kişi daha ilk tepki olarak "bu adamlar nasıl hepimizi riske atarlar ki? kimden izin almışlar? haa!!" dediler.. ama sonunda oy birliğiyle karar kıldık ki "bize bir şey olmaz yahu.. biz türk'üz.. "

5 yorum:

No More Virgilius dedi ki...

Sakin sakin postu okurken birden bana yöneltilmiş bir soru görünce boğazımdan aşağı inen çayın ansızın panik içinde geri dönmeye çalışması ve benim o hengamede "hö?" demem zaten küçük bir kıyamettir Demo.
Ne denilebilir? Ne dilenir? Ne istenir?

"Savaşlar dursun, son beş gününü yaşayan dünyada çocuklar ölmesin"

"AIDS'e karşı önlem bulamadık, preservatifleri çöpe atın millet, artık onlara da gerek yok, bütün kızlar sizin!"

"Melekutun gelsin, göklerde olduğu gibi yeryüzünde de kırallığın hakim olsun" *

"Evet karımı ben öldürdüm" **

* İncil
** O.J. Simpson

Ama eğer bana soracaksan, son beş günümde aşık olamayacağıma göre, hemen bir seyehat pşanı yapar, önce St. Petersburg'a, oradan Floransa'ya uçardım. Son gideceğim yer de Kudüs olurdu.
Eve döner, sokaktan tatlı bir kedi seçer, markete uğrayıp ıslak bir whiskas alır, Thor'a (isim de koydum kediye) verir, karşısında yemesini izlerdim ağzını şapırdatarak.
11 Eylül sabahı hala yaşıyor olursak da, kediyi doğru sokağa :)

devrim dedi ki...

emrah ablak'ın "tübitak" öykülerindeki temizlikçi bayram(dı sanırım ismi) gibi bir tip olsa cern'de keşke...
ama gezegen için iyi mi olur kötü mü tam bilemedim şimdi...

demo dedi ki...

sevgili virgilius.. nasıl olup da bu içeriğe sahip bi yazıyı sakin sakin okuduğunu çözmeye benim bu fani aklım-hayalim yetmez.. umarım bu da malum işaretlerden biri değildir :)
bir de algıda seçicilik yaparak, sokaktan "tatlı" bir kedi almana ünlemlerimi yolluyorum!!

sevgili devrim kişisi.. aslında iyi olurdu bayram'ın bir hemşerisi yıllar önce oraya işçi olarak gitmiş olsaydı :) bunlar şerbetli midir nedir, sonunda her işi yoluna koyuyorlardı yanlış hatırlamıyorsam (bkz. müfettiş gadget)

p.s. çok eğlenceli bir şey bu mim oyunu.. ama mimlenmek lafı insanın paranoyasını mı nüksettiriyor ne?

No More Virgilius dedi ki...

edit: Hiçbirini yapmadım yazdıklarımın... Bugün bir süredir aramız limonî olan bir arkadaşım aradı, "biz böyle kavgalı mı durucaz yoksa barışalım mı, bir karar verdin mi?" diye sordu.
"Şu 10 eylül geçsin o zaman düşünürüz, acele karar vermeyelim" dedim.
"Allah belanı verecek" dedi.

Not: Bu arada ne olur ne olmaz diye kaşık kaşık nutella yiyorum :)

demo dedi ki...

beklemeye kalkarsak biz daha çoook nutella yeriz gibime geliyor virgilius.. baksana hemman olup bitmeyecekmiş bu deney.. ben yarın kavanozu sünnetledikten* sonra sağlıklı yaşamaya başlıyorum yine.. demek ki neymiiş; ne kadar yaklaşsak da yok olmaya, kabullenemiyormuşuz bu fikri..

bu konu da renk oldu işte, fena mı :)

*sünnetlemek: sıyırmak..
(by feride annanne)