3 Kasım 2009 Salı

kazıklanmış kişiler..

dün akşam eve dönerken, dolmuşta iki ışık üst üste yanımızda çocuklu arabalar durdu.. normalde manzara şudur: önde baba direksiyonda, yanında anne, arkada da bir veya iki velet etraftaki araçlara ya salak salak bakarlar ya da afacanlık yaparlar veya son yıllardaki bebek koltuklarından vardır, içinde de minik bir insancık.. işte bunlara alışınca, dünkü manzara çok tuhaf geldi bana.. arkada bebek koltuğu vardı iki arabada da.. ama anne önde değil, arkada koltuğun normal tarafında.. ve asıl olay da, yavru bebek koltuğunda değil çünkü kocaman olmuş.. uzun uzun kollar-bacaklar.. artık o koltuğun orada olmaması gerekiyor neredeyse birkaç yıldır.. ve yavru artık oraya sığamadığı için annesinin kollarında güvende kalıyor.. ama dana kadar olduğu için annenin de kucağına sığışamıyor falan..

şimdi bunu görünce hemi de iki kırmızı ışıkta üst üste.. zaten dokuz saat derse girmişim, beynim şeyolmuş.. algıladığım ilk şey şu oldu.. bunlar bebek yapmışlar, eve şirinlik olsun diye.. ama anacım büyüdükçe büyümüş.. bunlar da şaşkınlık içinde, "koltuğa da sığmıyor artık.." diyerekten, kucakta falan tutmaya çalışıyorlar sakar sakar.. hani gidersin küçük ırk bir köpek almaya da, "abla bu kadar kalır.. en fazla bir-iki santim daha büyür o kadar.." derler.. sen de alırsın heyvancağızı binbir türlü seren serengil'in tiny'si hayalleriyle.. ondan sonra köpekçik olur koca bir it.. kazıklanmışsındır, ama artık çok geçtir.. koca itine alışmaya, onu olduğu gibi kabul etmeye çalışırsın ve başarırsın da.. ama o kazıklanmışlık duygusu zaman zaman dışardan bakıldığında da görülür.. işte o andı bizim dolmuşun yanındaki arabalarda yaşanan..

Hiç yorum yok: