16 Temmuz 2008 Çarşamba

dert sahibi oldum yine

hiç hazzetmem mesaj kaygılı herhangi bir şeyden.. bırak şarkıyı, yazıyı, filmi mesaj kaygılı konuşmalardan bile uzak dururum hep.. tek bir istisna var bunla ilgili.. shyamalan!

yahu nedir acaba.. yani bir insanın her filmi mi mesaj verir.. ya aslında soru o olmayacaktı.. ben neden bu adamın filmlerini buna rağmen hatta belki de (büyük ihtimalle) bu yüzden seviyorum???

cevap aklımda duruyor aslında bir süredir.. ikimizin ortak noktası sadece bir tane belki, ama çooook büyük yer tutuyor olmalı onun da hayatında ve düşünce dünyasında.. biz dünyayı seviyoruz!

herkes dünyayı seviyor muhtemelen.. ama biz dünyanın nimetlerini tüketmeyi, onu kullanmayı değil, dünyanın ta kendisini seviyoruz.. kimsenin dikkatini çekmeyen mucizeleri, hayvanatı-haşaratı, çirkin görünen çalılıkları falan bile işte.. sevmek değil tabii asıl mevzu.. o da biliyor ki, bir an önce kendimize bir çeki-düzen verip aklımızı başımıza devşirmeliyiz.. yoksa dünya çok fena haddimizi bildirecek bize.. sabrının sınırlarında gezinmekteyiz şu anda..

defalarca "dünyayı saran virüs", "en zararlı hayvan" gibi sıfatlarla tanımlanan pek aşağılık cinsdaşlarım, hayvan veya bitki kardeşlerimin şimdilik aciz görünmelerine veya maruz kaldıkları zulümlere daha karşılık vermemiş olmalarına çok alışmamalıyız.. saf, iyi niyetli, karşısındaki heybetli ama sessiz varlık karşısında yerini/haddini bilen insanlara dönüşebilsek çoğumuz, işte o zaman kimse kimseyi* sert bir dille uyarmak zorunda kalmayacak..

işte budur dünyanın bir ucundaki hintli yönetmenle aramızdaki ortak düşünce ve duygu..

filmleri iyi midir kötü müdür tartışılır.. az da olsa sinema eğitimi almış biri olarak bile o konuya girmiyorum (özellikle "işaretler" konusuna...); filmler buradaki nesnedir, araçtır.. ben onun anlatmak istediğini anlıyor, tavrını seviyorum..

zaten bu değil midir insanlarla ilişkilerimdeki temel değerlendirme kriterim.. tavrına hayran olduklarıma birer kocaman sevgi yumağı yollayıp, diğerlerini göz ardı ederek ve bu fikrimi başka bir yazıya bırakarak ürkmüş bir halde uyumaya gidiyorum şimdi..


*doğa insana yani..

p.s. durduk yerde dellenmedim yine.. the happening dürttü bu sefer de..

Hiç yorum yok: