bu deseni nerede neyin üzerinde görsem hiç düşünmeden satın alıyorum.. geçen sene bir kutunun üzerindeydi.. kutuyu evde bekleyen bir görev olmadığı halde aldım.. bu sene aynı desen bu kez de minicik bir tepside -türk kahvesi içenlerin kullanacağı boyutta olanlardan.. onu da alıp evdeki irikıyım soydaşlarının yanına koydum.. kutuyu poşet çaylarla doldurduğum gibi, tepsinin de üzerine zaman zaman minik şeyler koyup bir yerlere götürürüm sanırım.. ama asıl konu o değil zaten..
bu desen taa çocukluğumu, annannemin evini hatırlatıyormuş bana meğer.. tabii ki bunu yeni anlamadım, geçen yıl kutunun binbeşyüz fotoğrafını çekip sülalenin dişilerine gösterdikten sonra bu kanıya vardık.. yine de onlar pek emin olamadan bu fikri yürüttüler.. ben ise deseni oradan tanımasam bile, o evdeki huzuru ve mutluluğu buluyorum şimdi mutfağıma girince.. şu anda var olmayan o yere sanki geri dönmüşüm gibi bir mucizevi etki yaratıyor üzerimde.. tonton’lu (pikeden bozma) masa örtüsü veya çocukken onsuz uyumadığım köpek sadece bana anlatılan şeyler.. bu desen ise geçmişten gelip kapitalizmin kalesi güzide bir süpermarketimizin raflarında yerini almış, dokusunu hala muhafaza eden bir mucizevi dokunuş resmen..
japonlarla* alakalı hiçbir şeyden hazzetmeyen bir kişi olan ben, işte bu noktada biraz mahçup oluyor ve malum dokunuşun yaratılmasındaki katkılarından dolayı gerekli hong konglulara buradan teşekkürlerimi uzatıyorum..
*ki burada japondan kasıt japonya, çin, vietnam ve benzeri ülke çıkışlı her türlü şeydir.. sebebi de benim ırkçı olmam değil, onların mantıksız hayvan düşmanları olmalarıdır.. (bu konuda bu kadar yüzeysel düşünmekten aldığım açıklanamaz haz da bonus olsa gerek)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder