en sevdiğim mevsimin akşamüstlerinden birinde, yanımda abimle yürüyoruz.. nedense içinde bulunduğum duruma böyle dışarıdan bakmak, gördüklerim karşısında da –sanki o ana kadar farkında değilmişim gibi- böyle daha bir mutlu olmak gibi bir huy hasıl oldu birkaç zamandır..
tramvay geliyor, zaten çok yavaş bir alet.. yanımda da annem yok ki, ağırdan alıp da sadistçe onun çırpınışlarıyla eğleneyim..
“olm yani sırf konuşmuş olmak için konuşuyosun bazen… hani bizim ailede bir söz vardır, suya osurdum fırk etti.. seninki de işte o hesap”
“abi napiim, alamıyorum kendimi böyle şeyleri fark etmekten.. herkese de söylüyor değilim ha fikirlerimi.. sen yabancı değilsin diye, senin karşına şeffaf halimle çıkıyorum işte”
ben bu kadar savunmasızca aklımdan geçenleri söylememe rağmen karşımdakinin ısrarla “deveye diken” misali cool halimi talep etmesi de ayrı bir salaklık tabii.. sana yapılan iltifatı bir sefer de anla be adam! napiim yani, sabah uyandığımdan beri aklımda hep o melodi, melodi sahibi olmaktan nasibini alamamış zavallı cenk-erdem şarkımsısı “hiiiç… düşündün müüüü?? o büyüüük, kafam kadaaar karpuzlarıııı kim alır diyeee…” yani tabii ki karpuzların böyle bir sorunu varsa neden dilimlenmiyorlar tezgahta, balkabakları gibi.. ne güzel bulunmuş çözüm var işte.. hem de ekonomik… belki bunu gören cüssedaşları (mesela lahanalar) da örnek almanın utanılacak bir yanı olmadığını kavrayıp gerekeni yaparlar.. ben aslında gayet ciddiye alınabilir, uygulanabilitesi yüksek bir şey anlatıyorum.. anlayana..
aklımdan bir sürü saçma sapan çağrışımlar geçmeye başlıyor hemen misilleme yaparcasına.. illa ki adamın üstüne gidilecek, pes ettirmeye çalışır gibi ya da nereye kadar dayanacağını görmek istercesine.. bir beyin fırtınası ki sorma gitsin, eyyle beyyle değil; japonyada üretilen kare karpuzların daha küçük olduğu gerçeği, böylece daha az israf edildiği.. mitsubishi’nin 3 elmas anlamına geldiği.. diğer bir 3’lü olan yu-ma-tu’nun aslında bizim türklerin zekasının ürünü olduğu.. yine bizim risk-sever ve fakat şanslı müteşebbislerden birinin son parasını nasıl da çinden lazer anahtarlık ithal etmeye yatırıp bir anda karpuzlar gibi köşe köşe olduğu, onların yeşili gibi muradına erdiği.. aslında japonlardan hazzetmememe rağmen onlar hakkında neden bu kadar çok şey bilip memory’mi boşa harcadığım.. .. .. ..
zaten boş zamanlarımızın çoğu beraber geçiyor, birbirimizin hayatında olup bitenlerin en yakın takipçileriyiz.. haliyle bir zaman sonra başkalarından haberler, yeni öğrenilen-duyulan enteresan şeyler, o güne kadar şans eseri lafı geçmeyen anılar söz konusu olacak; kaçarı yok.. ama bunlar önce düşünülecek işte, süzülüp öyle konacak önümüzdeki soyut masaya.. işte yine dert sahibi oldum..
neyse.. beynimdeki eserler o süzülme safhasını geçmeye çalışırken, ve ben bunlarla gayet meşgulken, abim aynen böyle “neyse” işlevli, konu değiştiren, orta uzunluktaki o sevgili sessizlik anını bilinçsizce yaşıyor.. artık vitrinlere mi bakıyor, belli etmeden tramvayı mı seyrediyor, yoksa şaşırtıcı şekilde o da yoğun düşünce modunda mı bilinmez.. ama o an bittiğinde çok mesut, dönüp kaldığımız yerden (göz ardı edilecekleri temizledikten sonra kalınan yerden yani) devam ediyoruz..
"olm gel şurdaki dükkana girelim.. bıktım bu lastik ve bezden ibaret saçmalıklarla gezmekten.. adam gibi bi çift ayakkabı aliim.. her yer yağmur çamur.. yine geldi bu boktan mevsim.."
___________________________________________________
karma her zaman dönüp dolaşıp insana geri döner.. işte bunun oldukça net bir örneği yukarıda boylu boyunca duruyor.. yine de "very bad karma"değil de, çok daha yumuşak bir versiyonuyla çıktı bu kez karşıma.. yazarken kendi anadilimi kullanmam büyük avantaj en azından.. fakat şukela'dan bulunan sözcükler, alınmış az sayıdaki 'ah'ın dönüşü sanırım..
pek hoşuma giden ve mimbaşı'ndan doğup ters meditasyon'dan bana paslanan "ayakkabı, lazer, gümrük, fırtına, lahana, su sözcüklerinden beşini kullanarak bir hikaye yazınız" konulu ilk mim'im böyle oldu işte..
*6. kelimeyi kullanmak için yapılmış ekstra aktivitedir :)
4 yorum:
viva karma:)
viva la revolution!..
:)
mimbaşı geldi hanııımm... =)
Çok hoşuma giden "suya osurdum fırk etti" lafını ilk kez senden duyuyorum.
www.buzcevheri.com
ojjgeldin mimbaşııı...
bi ara aç bohçayı da görelim başka ne çeşit mimlerin var :)
o ve benzeri lafları yıllar süren dedikodular sonunda sülalenin kadınları olarak ürettik.. parmağımın ucuna geldikçe yazmaktan alıkoymayacağım kendimi.. hoşuna gitmesine sevindim :)
Yorum Gönder