9 Mayıs 2008 Cuma

dünyalar savaşı

kaçtır karşıma çıkıyor o anı hatırlatan bir şeyler.. ve ben her defasında üşenmeden yanımdakilere anlatıp duruyorum; hatta sanırım birkaç kibar arkadaşıma ikinci üçüncü baskıları da yaptım.. "en popüler anı" ödülüne aday olmakla kalmayıp, minik heykelciği evine de götürecek sanırım sonunda..

aslında çok kısa süren ve belki de çok insanın başına gelmiş bir olaydır dünyayı uzaylıların istila ettiğini zannetmek.. canım şehrimdeki yaz gecelerinin biricik süsleri olan lazer şovları isimli aktivitenin kurbanı olduğumu anlamam için dehşet içinde geçen birkaç dakika gerekti sadece.. gelin bana sorun nasıl geçtiğini.. olayı ne kadar ciddiye alıp ne kadar inandığımı anlatmak için şunları bilmeniz yeterli olacaktır sanırım; videoya çekmek, fotoğraflamak gibi kâr amaçlı hiçbirşey aklımdan geçmedi, lanet bir "sığınaksız" apartmanda yaşadığımız gerçeğini hatırladım ama binayı yapanların kulaklarını ve başka yerlerini çınlatmak yerine hemen saklanacak -hem de uzun süre- başka bir yer aternatifi arayıp durdum kafamda, ve depremde ilk yapılacak şey olan "evdekileri paniğe mahal vermeden haberdar et" aşamasını yaşadım.. işte o kadar gerçekti yani..

asıl konumuz tabii ki benim bu salaklığım değil (belki de salaklık bile değil bu).. konumuz steven spielberg'ün "war of the worlds"ü.. ne kadar başarılı bir film olduğu konusunda benim ne düşündüğüm.. ve bunu daha yeni keşfetmiş olmam..

filmi çıktığı yıl izledim.. 3 sene olmuş! ve ben hala aynı dehşeti yaşıyorum.. bir daha izlemeyeceğim filmler arasına kendilerini zevkle koydum.. çünkü beni tam anlamıyla terörize etti seyrettiğimde.. ve hala da aynı etkiyi göstermekte.. uzun süreli etki işte... iyi ki bir korku filmi bu kadar başarılı olamadı daha.. belki de onların en çok birkaç gün sürdüğünü bildiğim için seviyorum..

peki nedir filmi bu kadar başarılı kılan?. ben küçükken "ziyaretçiler" vardı trt1'de.. bir ilkokul çocuğu olarak izlerdim ve uzaylıları anlamaya çalışırdım.. zaman zaman onların tarafındaydım yani.. onlar da insan öldürürdü.. zavallı fareleri ağzının yanından aşağı atarlardı.. çok da iyi huylu değillerdi yani.. sonra.. mel gibson'ın dini ve milli vecibelerini yerine getirmek için rol aldığı filmler serisinden "signs" vardı.. oradaki uzaylılar da sadece birkaç kez orta derecede korkutmuştur beni (tabii ki filmi izledikten sonrasından bahsediyorum).. "mars attacks!" zaten korku filmi değildi, ama geçmişteki kötü uzaylılar listesinde yerini almış belli ki.. "independence day"deki uzaylılarla karşılaştık mı hatırlamıyorum bile.. yani uzaylıların dünyayı işgal etmesi fikri beni daha önce hiç dehşete sürüklememişti, hem de yıllarca her aklıma geldiğinde..

steven spielberg iyidir.. çok etkileyici filmler yapar.. ama benim favorilerimden biri değil, beni o kadar da etkileyebilmişliği yoktu.. düşün.. düşün.. nedir bu filmin mucizesi??? ve bul...

ilk kez bu sefer uzaylılar insanları hemen öldürmüyorlardı.. önce balık sepetine benzer sepetlere dolduruyorlar sonra da gerektiği zaman içlerinden birkaçını seçip presslemek suretiyle ihtiyaç duydukları kan-revanı elde ediyorlardı.. halbuki diğer filmlerde ölüm hep anlık buluyordu insanları.. savaş durumunu görüyorduk hep.. herkes hayatta kalmak için öldürüyordu.. sadece düşmanlar başka bir cinsti o kadar.. öldürülmeyi beklerkenki korkuyu hiç görmemiştik daha önce.. kendimizi sadece düşman uzaylıyla karşılaşan talihsiz adam yerine koymuştuk.. ve lazer silahıyla bir anda yok edilmek (öldürülmek bile değil) nasıl olurdu onu hayal etmeye çalışmıştık en çok..

çok insanca bir durum aslında bence (negatif anlamda tabii ki).. yani birilerine "sizi bir süre sonra öldüreceğiz/katledeceğiz ama ne zaman daha karar vermedik, bekleyin siz burada" mesajı vermek.. genelde buradaki obje zavallı hayvanlar oluyor ne yazık ki.. gözünün önünde soydaşları öldürülen koyunlar mesela.. ama şimdi (ve umarım hiçbir zaman) o konuya eni konu girmeyeceğim.. yani insan uzaylının yaptığından dehşete düşmek için kendine benzer şekilde hareket edeni seçiyor.. daha korkuncu yok çünkü akla hayale gelebilecek...

amaan... budur işte.. çok sevdiğim bir söz vardır "insanları tanıdıkça hayvanları daha çok seviyorum", sözüm blogdan dışarı..

Hiç yorum yok: