22 Mayıs 2008 Perşembe

hiç bitmeyen intro

ben bu blogu yazmaya başlarken aslında ne hakkında ne yapacağımı hiç bilmiyordum.. her şey aniden gelişiverdi.. ama şimdi anlıyorum ki asıl yapmayı-yazmayı beklediğim bunlar değilmiş, yani bir şekilde beni tatmin etmiyor buraya yazdıklarım.. eh napalım yahu, hayatta her şey istediğimiz gibi olmuyor-olamıyor.. ben de saldım gitti; parmağımın ucuna gelenleri de elemelere pek tabi tutmuyorum artık (an itibariyle)..

burada asıl yapmak istediğim neydi onu da bulabilmiş değilim hala, ama gün gelip buradaki yansımalarımı görüp “hah işte budur!” diyeceğim.. çekirge dediğin kısa zamanda eğitilmiyor ki zaten; daha çitler boyanacak, yerler silinecek, çoook iş var çooook.. yine de bahsi geçen günü hayal edince şimdi bile heyecanlanıverdim..

şu girizgah bölümlerini de bir pas geçebilsem keşke..konuya girmeye çalışırken laf uzuyor da uzuyor.. hani arkadaşına bir şey anlatmaya başlarsın da, o da aralara minik yorumlar serpiştirir, sonra sen de onun üzerine bir şey söylersin.. bir de karşılıklı “yahu hala anlatamadın şunu!” diye tripten tribe koşarsın (tek farkı burada kendi kendime konuşuyor olmam; sanki bir şeyi çağrıştırır gibi oldu ama kovaladım gitti.. ben deli değilimm!!!).. yani aklıma geleni yazacağım zaten, “siz benim bunu nereden nasıl olup da aklıma getirdiğimle ilgilenmiyor olabilirsiniz.. benim bunu size yapmaya ne hakkım var” diye düşünürken bir anda şu gerçeği hatırladım ki, kendim için yapıyorum yahu.. kim ne karışır.. istersem 10 paragraf giriş yapar, sonra da konuya girmeden çıkar giderim, değil mi yani?.

Hiç yorum yok: