23 Mayıs 2008 Cuma

not dead yet!

insan neredeyse hiç tanımadığı birinin ölümüne üzülür mü? ben üzülmem.. tanıdıklarımın ölümlerine de üzülmedim bugüne kadar.. ama birinin 'gitmek üzere' olduğunu duymak ok etkileyiciydi -olumsuz anlamda tabii ki.. bir kere bütün gün ruh gibi gezip, "nasıl olabilir ki"yi sindirmeye çalışıyorsun..

diyorum ya, tanımadığım biri.. sadece işyerinde karşılaşıp beş dakikalık konsantre sohbet; birkaç ortak arkadaşla ilgili anılar, tuhaf bir portekizliden nasıl ispanyolca öğrenilir, dünyanın nereleri gezilip tozulup iyi vakit geçirilebilir konulu.. o halde neden böyle peki.. niçin ama niçin benim günümü etkileyebiliyor??? tanıdıklarım, sevdiklerim gittiğinde sadece kendim için üzülüğümü biliyorum.. onlarla artık vakit geçiremeyeceğimi, onlara bir daha dokunamayacağımı bilmek gibi 'mahrumiyetler' var hep temelde..

bu seferkinde de yine kendimle ilgili duygular/kaygılar silsilesi baskındı.. olup biteni agılama sürecinde türlü çeşit soru cevap bekleyip durdu.. ya ben de erkenden gidersem? gitmesem bile o uzuun süreçte neler yaşardım? acaba o neler yaşadı?? keşke anlatabilseydi (ne kadar çekilebilir/katlanılabilir olduğunu bilmek için haliyle)..

sıkı durun daha beteri geliyor!! bak millet orada boyut değiştiriyor, ben burada 'ucunda ölüm olmayan' türlü çeşit teenage sorunla hayatımı harcamaya çalışıyorum.. gelip geçici şeyler bunlar yahu! çook hafif çoook!!

hepimiz birgün dep'üstü dikileceğiz*

küçük-minik-geçici dertleri hakettiklerinden fazla benimseyip de, sıradan bir "nasılsın?" sorusuna "daha ölmedim"** cevabı vermek nasıl bir kadir-kıymet bilmemektir!! kendimi tytarlı olmaya davet ediyor ve bu kez her zamankinden daha hızlı koşarak kendi davetime kendim icabet ediyorum..



* bkz. tepeüstü dikilmek (ki nereye bakarsanız bakın, bu lafın uygun yerde söylendiği şekliyle kullanılmış anlamına hiçbir zaman şahit olamayacaksınız)

** not dead yet

Hiç yorum yok: